Bazen şöyle sorular alıyoruz: İslam hayatın her anını kapsıyor. Bu onun çok baskıcı bir din olduğu anlamına gelmez mi? Yani Allah baskıcı mı?

Bu soruyu seviyoruz, güzel bir soru. Cevabı da öyle.

İslam'ın yemek yemekten uyumaya kadar her eylemimizde bizi yönlendiriyor oluşu aslında onun sadece inanılıp rafa kaldırılmaktan daha derin olduğunu gösteriyor.

Evet, İslam bir yaşam tarzıdır ve her eylemimizin, her niyetimizin içindedir. Aldığımız niyetlerden bile sevap kazandığımız bir dinimiz var çünkü.

'Allah'ın bizi her an izliyor' oluşu onun bizi cezalandırmak için bekliyor olduğu anlamına gelmiyor. Allah çok bağışlayan, çok merhametli olandır.

Güzel bir iş yapmaya niyetlendiğimizde Allah bizi görür ve sevap yazar. O iş için aksiyona geçmemiz, yani yaptıklarımız ise farklı sevaplar almamızı sağlar. En güzel yanıysa Müslümanlar olarak kadere inandığımız için bazen şansımızı ne kadar zorlarsak zorlayalım yapmaya çalıştığımız işte başarılı olmadığımızı görürüz. İşte o zaman Allah'ın bizden 'iyi sonuçlar' değil 'iyi niyetler ve iyi adımlar' beklediğini hatırlarız. Bazen ne yaparsak yapalım olmaz ama Allah bizim çabamızı görmüşse o işin olmasından daha büyük manevi kazançlar sağlarız. Bu gibi durumlarda sanki Allah bir dağ gibi arkamızda durur, ayetleri ve namaz bizi teskin eder.

Biliriz ki Allah, yaptığımız en küçük şeyi bile görür. Bu bir baskı değil, değer vermektir. Kendimiz hakkında farkında bile olmadığımız detayları fark eder, her şeyi bilendir.

Bu sebeple bir Müslüman 'küçük ve değersiz' bir hayat yaşamaz hiçbir zaman. İçtiğimiz su bile 'Allah'ın adıyla' diyerek içtiğimizde bir sevap ve şifa hâline gelir. Uykuyu ertesi gün daha güzel işler yapmak için uyur, peygamberimizin Allah'a okuduğu duaları okur, uykuyu bir ibadete dönüştürürüz.

Nerede olursa olsun bir Müslüman değersiz bir hayat yaşamaz. İçtiği su, aldığı nefes, gülümsemesi bile Allah'ın gözünde değerlidir.
Made on
Tilda